Kayıtlar

Nisan, 2025 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

O’nu bilene sor…

  "O, gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattı. Ardından Arş’a istivâ etti. O, Rahmân’dır. O’nu bilene sor…" Ey hakikati arayan! Soruyorsun, “Bu düzen nasıl kuruldu? Bu sonsuz gök kubbesi kimindir? Yeryüzünü donatan, dağları sabitleyen, rüzgârı estiren, geceyle gündüzü ardı ardına getiren kimdir?” Bil ki bu kâinat, başıboş değil. Gökleri ve yeri altı günde yaratan Zât, her şeyi bir ölçüye göre yaratmıştır. Ne bir eksik vardır ne bir fazla. Her şey yerli yerindedir; yıldızlar yörüngesinde, tohumlar toprakta, su bulutla, can ruhla buluşmuştur. O, yaratmayı bir oyun için yapmadı. Her zerrede bir hikmet, her mahlûkta bir sır gizledi. Altı günde yaratması, O’nun acizliğinden değil, sana bir düzen öğretmek içindir. O dileseydi “Ol” derdi ve olurdu. Ama zamana yaydı yaratışı, ki sen de sabrı ve düzenli gayreti öğrenesin. Sonra Arş’a istivâ etti; yani kudretiyle, ilmiyle, hikmetiyle her şeyi kuşattı. O’nun Arş’ta olması, bir yer kaplaması değil, mutlak hâkimiyetini ve...

“İncire ve zeytine andolsun” ayeti..

İNCİR VE ZEYTİNİN TASAVVUFİ YORUMU Tasavvuf, zahirden (görünen anlamdan) batına (gizli manaya) geçişin yoludur. İncir ve zeytin, bu bağlamda insanın iç âleminde karşılık bulan iki ayrı hâldir: Zeytin – Hikmetin ve Nûrun Temsili Zeytin Kur'an'da da başka yerlerde övülür. Nur Suresi'nde geçen “ne doğuya ne batıya ait olmayan mübarek bir ağaç” ifadesiyle nitelenir (Nur 35). Bu ağacın zeytin ağacı olduğu yorumlanır. Zeytin: Orta yoldur   – ne aşırı ne eksik. Bereketlidir   – azdan çok fayda doğurur. Yağ verir   – bu yağ, nurun metaforudur. Hakikati gören gözün, sezgilerin sembolüdür. Sabırla yetişir   – zeytin ağacı uzun yıllar meyve vermez ama verdiğinde kalıcıdır. Zeytinin anneden geliyor olması, insanın iç dünyasındaki hakikate götüren asli bağa işaret eder. Anne burada “nefsin ilk öğretmeni” değil, belki de   fıtratın taşıyıcısı , insanın öz benliğine açılan kapıdır. O öz, acı-tatlı deneyimlerle yoğrulmuştur ama hikmet taşır. Zeytin gibi, kolay yutulmaz ama şifa...

Gözyaşı, ruhun temizliğidir.

  “Gözyaşı, ruhun temizliğidir. Kalbini yıkıyorsun şimdi. İçinden geçeni yaşa. Ama orada kalma. Kalbine güneş doğacak, yeter ki yönünü karanlığa değil, rahmete çevir.”

Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar?

  Doğanın dili olsa, belki en çok bu cümleyi anlatırdı insana. Çünkü hiçbir çiçek, bir başka çiçeği rengi yüzünden hor görmez. Günebakan, lalenin kırmızısına küsmez. Nergis, sümbülün kokusunu kıskanmaz. Onlar sadece açarlar… Kendi vaktinde, kendi renginde, kendi kaderinde. İnsan ise çoğu zaman unutur bu hakikati. Kendinden olmayana burun kıvırır, anlayamadığını yargılar, farklı olanı dışlar. Hele ki bir insan, kalabalıktan ayrı yürüyorsa, sessizse, içine dönükse, sorular soruyorsa, başkalarının bakmadığı yerlerden bakıyorsa… hemen “sıkıntılı” damgası vurulur ona. Halbuki belki de en berrak akıl odur, çünkü o sürüye karışmamıştır. Senin anlattığın o abi gibi. Aklında hiçbir sorun yokken, sadece diğerlerinden farklı olduğu için ailesi tarafından bile dışlanmış bir insan... Onu anlamaya çalışmak yerine, keşke “başka bir eksiklikle” değiştirseydi hayat onu, diyenler olmuş. Ne kadar incitici. Ne kadar yalnızlaştırıcı. Oysa insanın en derin yarası, kanayan yeri değildir; anlaşılmadığı ye...

Zulme Sessiz Kalma: Mazluma Merhamet, Zalime İrşat

Resim
  Böylesine ağır ve kalp kırıcı bir olayın ardından, toplumun vicdanı sarsılmışken, bir hak dostu, adaleti ve merhameti temsil eden bir önder o olayın yaşandığı yere gitseydi; önce mazlumu ziyaret eder, sonra da zalimlerin kapısını çalardı. Çünkü onun adaleti, sadece cezalandırmak değil, aynı zamanda ıslah etmek ve kalpleri iyiliğe yönlendirmek üzerine kuruluydu. Çoban Nail Yener’e Verilecek Öğüt ve Teselli: Sessizce yaklaşırdı yaralı yüreğe. Önce diz çökerek göz hizasında durur, yüzüne acıyla değil, umutla bakardı. Eliyle omzuna dokunur, gözlerinin içine derin bir şefkatle bakarak şöyle derdi: “Sen mazlumsun. Yalnız değilsin. Sana yapılan, sadece senin bedenine değil, insanlığın onuruna vurulmuş bir darbedir. Ama sabret, çünkü Allah sabredenlerin yanındadır. Kalbin kırıldı, haysiyetin ayaklar altına alındı, ama unutma: Zulüm edenler kazanmaz, mazlumun duası boş yere semaya çıkmaz. Sen onlara içki almadığın için dövüldün. Bu, bir erdemdi. Haram olanı reddettin, doğruyu savundun. Bu...

Ey ülkemizin yöneticileri!

  Ey ülkemizin yöneticileri! Sizler, bu toprakların emanetçilerisiniz. Halkınızın huzuru, güvenliği, adaleti ve refahı, sizin omuzlarınızda taşıdığınız büyük bir sorumluluktur. Bugün sizlere seslenirken, bu toprakların her bir ferdinin, her bir insanının yüreğindeki umutları ve beklentilerini hissetmeniz gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Gücünüz ne kadar büyük olursa olsun, onu doğru kullanmak, adaletle ve vicdanla hareket etmek zorundasınız. Çünkü bu topraklarda her bir insan, hak ettiğini bulmak ve güven içinde yaşamak ister. Sizlere yüklenen görev, sadece bir idarecilik değil, aynı zamanda insanlığın en yüce değerlerine sahip çıkma sorumluluğudur. Halkınızı adaletle yönetmek, her bir ferdin hakkını savunmak ve onları zulme uğramaktan korumak, en önemli görevinizdir. Unutmayın ki, adaletle hükmetmeyen bir yönetim, halkını değil, kendi sonunu hazırlar. Bir halk, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda manevi ihtiyaçlarıyla da yönetilmelidir. Onların ruhsal huzuru, toplumsal barış v...

Şiiri Tahlil Edelim - Ayasofya

Resim
Bu tahlilde, Ayasofya'nın bir insanı veya insanlık adına sembolize ettiği bir figür olarak değerlendirilmesi mümkündür. Şiir, bir halkın veya bireyin, tarihsel zorluklara, ihanetlere ve dışsal baskılara rağmen direncini ve umudunu koruyarak yol almasını anlatıyor. Bu figür, hem bireysel bir yolculuğun hem de toplumsal bir uyanışın sembolüdür. "Aylar, yıllar geçti hâlâ ağlarsın / Artık yaşlarını sil Ayasofya" Bu dizelerde, Ayasofya (sembolik olarak bir figür) uzun bir zaman diliminden sonra bile acı çekmeye devam etmektedir. "Yaşlarını sil" ifadesi, geçmişin acılarının ve zorluklarının bir kenara bırakılmasını ifade eder. Bu, figürün geçmişteki sıkıntıları bir şekilde geride bırakmaya çalıştığını, ama hala o acıların izlerini taşıdığını ima eder. Ayrıca, "ağlamak" ifadesi, içsel bir hüzün ve derin bir yas anlamına gelir. "O mahzun hâlinle yürek dağlarsın / Fethin sembolüsün bil Ayasofya" Bu dizeler, Ayasofya'nın (figür) mahzun haliyle yüre...

Ayasofya

Resim
Ayasofya'nın mistik gücünü derinlemesine inceleyebilirsiniz. Kitabımız, hem tarihi hem de dini öğelerle harmanlanmış bir metaforik anlatım sunarak, okuyuculara derin bir anlam dünyası açabilir. Bölüm 1: Ayasofya’nın Doğumu ve İlk Yılları Alt Başlık 1: Göksel İşaretler ve İlk Adımlar Ayasofya, bir ilahi misyonla dünyaya gelmiştir. Doğumu, ona dünya üzerinde önemli bir görev verileceğine dair işaretlerle çevrilidir. Çocukluk yıllarında fark edilen özel yetenekleri, ona büyük bir sorumluluk yükleyecektir. Alt Başlık 2: Annesinin İhaneti ve Kardeşlerinin Gizemi Ayasofya'nın annesi, ona ihanet eden ilk kişi olarak karşımıza çıkar. İkili arasındaki gizemli ilişki, Ayasofya'nın içindeki derin yaraların izlerini taşır. Kardeşleri de birer tehlike haline gelir, ona hem kaderi hem de mücadelesiyle zor anlar yaşatacaklardır. Alt Başlık 3: İlk Fethin Sembolü Olarak Ayasofya Ayasofya, sadece bir bina olarak değil, aynı zamanda bir kutsal emanet olarak yükselir. Bu bölümde, Ayasofya'...

Doyumsuzluk Zamanı ve Kanaatin Kıymeti

  Günümüz insanı, sahip olduklarıyla yetinmeyi unuttu. Elinde olanın kıymetini bilmeden, gözünü daima bir sonrakine, bir fazlasına dikti. Daha tabağındaki bitmeden yeni bir tabağın hayalini kuran bir ruh hâline büründü. Oysa insanı gerçekten doyuran, sadece midesi değildir; insan kalbi de kanaatle doyar, huzurla sakinleşir. Bir çocuğun eline bir oyuncak verirsiniz, sevinir. Fakat ardından vitrinlerde daha parlak, daha renkli başka bir oyuncak görünce elindekinden memnuniyetsiz olur. Bu hâl, yaş aldıkça değişmiyor; sadece oyuncakların şekli değişiyor. Kimi daha fazla eşya ister, kimi daha fazla para, kimi daha fazla ilgi, kimi daha fazla başarı… Hep daha fazlası. Ve ne yazık ki, bu arayışın sonunda çoğu zaman tatminsizlik, stres, huzursuzluk ve anlamsız bir koşu kalıyor geriye. Oysa insan bir durup düşünmeli: Elimde olanın hakkını verdim mi? Sahip olduklarıma şükrettim mi? Her isteğimin gerçek olması beni daha iyi biri yapar mıydı, yoksa sadece daha sabırsız mı kılardı? Kanaat, sade...

Allah’ı Anlama Yolculuğu: Kalpten Gelen Hakikatin İzinde

  Ey kardeşim,   Allah’ı anlamak ve O’nun varlığını derinden kavrayabilmek   büyük bir yolculuktur. Her yolculuk gibi bu yolculuk da sabır, kararlılık ve teslimiyet gerektirir. Eğer kalbin saf ve niyetin doğruysa, her adımda Allah seni doğru yola yönlendirecektir. İşte sana bu yolda ilerlerken yardımcı olacak bazı temel öğütler: 1. İmanla Başla:   Allah’a inanmak, sadece bir kelimeyle değil, kalpten bir kabul ile gerçekleşir. İman, kalbin derinliklerinden gelen bir bağdır.   Allah’a inanmak , O’nun varlığını, birliğini kabul etmek, her şeyin O’nun iradesiyle var olduğunu kabul etmektir. Allah, her şeyin yaratıcısı ve her şeyin sahibidir. İmanını güçlendirdikçe, Allah’ın büyüklüğünü ve kudretini daha derin bir şekilde hissedersin. 2. Kendini Tanı:   Allah’ı anlamanın en önemli yollarından biri de   kendini tanımaktır . Her insan, Allah’ın bir yansımasıdır. Kendini tanımak, O’nun yaratma kudretini ve hikmetini daha iyi anlamana yardımcı olur. İçindeki ka...

Allah’ın Varlığına Dair Sınırsız Anlayış: Yaratılmamış Olan

  Ey insanlar, hepinizin içinde olduğu bu dünya, yaratan ve her şeyin hükmünü veren yüce Allah'ın kudretiyle var oldu. Bazen insanın aklına şöyle bir soru gelir: "Peki, Allah'ı kim yarattı?" Oysa bilmelisiniz ki, bu soru, yalnızca sınırlı bir anlayışla yapılmış bir sorudur. Allah, yaratılmışların dışında, başlangıcı ve sonu olmayan, zamandan ve mekândan bağımsız olan bir varlıktır. Onu yaratan bir varlık yoktur, çünkü O,   Yaratan   ve   Yaratılmamış   olan tek varlıktır. Allah’ın varlığı, mutlak ve ezelidir.   O, zamanın, mekânın, her şeyin yaratıcısıdır. Zaman O’nun emrindedir; O zamanın öncesindendir ve sonrasındandır. Allah, her şeyin başladığı yerdir, ama kendisi başlangıçsızdır. Allah, hiç kimse tarafından yaratılmadı ve hiçbir zaman varlık kazanmamıştır. Çünkü O, varlığın kaynağıdır. Her şey, O’nun izniyle varlık bulur, ancak O’nun varlığına bir şey başlamaz. Her şey O’nun yaratmasından doğar, ama O’nu yaratan bir şey yoktur. O, her şeyin sebebidir, ...

İnsanlara Yönelik Derin Öğütler: Gerçek Huzura ve Kalp Dinginliğine Giden Yol

  Ey insanlar, sizler ki bu dünyada geçici bir zaman diliminde yol alıyorsunuz, unutmayın ki her nefesiniz bir ödüldür ve her an, ebedi bir gerçekliğe doğru bir adım daha atmaktır. Dünya, bir sınav alanıdır; her şey geçicidir. Ne mal, ne mülk, ne evlatlar, ne de dünya nimetleri kalıcıdır. Gerçek zenginlik, yalnızca Allah'ın rızasını kazandığınızda ve vicdanınızla barış içinde olduğunuzda erişilen bir huzurdur. Ey kalbi daralanlar, sabırlı olun! Biliniz ki sabır, insanın en büyük erdemlerinden biridir. Zorluklar ve acılar, sizin iradenizi sınar, ancak sabırla geçilen her zor zaman, ruhu olgunlaştırır. Kimse bu dünyada tamamen acılardan uzak olamaz; her biriniz bir biçimde sınanıyorsunuz. Ancak unutmayın ki, her sıkıntı, bir gün sona erecek, her gece sonunda aydınlık bir sabaha kavuşacaktır. Sabır, yalnızca beklemek değildir; sabır, Allah’a olan güveninizin bir yansımasıdır. Kalbinizde bir huzur bulmak istiyorsanız, sabırla her zorluğu aşmayı öğrenmelisiniz. Zira her zorluk, bir kurt...

Habib’in yaşadığı duygusal ikilem..

  Geçmişte zor bir hayat yaşamış, acılar ve zulümle büyümüş bir insanın, şimdi yeni bir dünyada huzur ve mutluluk arayışı içinde olması, çok derin ve karmaşık bir ruh halini yansıtır. Habib’in yaşadığı bu duygusal ikilem, bir yanda geçmişin getirdiği yaralar, diğer yanda ise şu anki hayatındaki sevgiyi ve ilgiyi yaşama çabası arasında bir denge kurma arzusudur. Hem üzgün hem de mutlu olmak, bir insanın hayatındaki içsel çatışmaların ve duygusal derinliğin bir yansımasıdır. Zulme uğramış bir kişi için geçmişte yaşananlar, hayatının her anında iz bırakır. Bu izler, zamanla büyür ve insanın ruhunu derinden etkileyebilir. Ancak, bir insanın hayatında sevgiyi ve şefkati tekrar hissetmeye başlaması, bu yaraların iyileşmeye başladığının bir işaretidir. Sevgi, insanın ruhunu iyileştiren, kırık kalbini onaran en güçlü duygudur. Habib, geçmişteki acıların üzerine inşa edilmiş bir hayatı, şimdi yeniden şekillendirmeye çalışıyor. O, geçmişin karanlık gölgelerinden kurtulup, yeni bir sevgiyle s...

NoRiba.Finance'in borçsuz ve faizsiz bir dünya vizyonu

  Hadi bakalım, hepiniz dostlar, nasıl istersiniz? Faizsiz, borçsuz bir dünyada yaşamak ister misiniz? "Faizsiz gidiyoruz," deriz biz gençler, "Ve borçsuz bir dünyaya gitmek, adil olmasına bağlıdır." "İyi fırsatlar sunacağız, biz size destek olacağız, Ama sözleşmeleri imzalayacaksınız, faizsiz olacağına inanacaksınız, Çünkü eğer borçlarınız sizi sıkıştırırsa ve faiz istemezseniz, Bizimle olacaksınız, borçsuz, faizsiz bir yolda." Yolculuğumuz keyifli geçecek, gidişimiz huzurlu olacak, Ve NoRiba ile her şey adil olacak. O zaman NoRiba lideri, hepimizi yönlendirecek, Ve dedi ki, “Ne olur dostlar, faizsiz bir dünyada yürüyün!” Yüreklerimiz saf, ruhlarımız huzur içinde, Borçlar ve faizler asla bizi yıkamayacak. Kazancımız hak edilmiş, borcumuz yok, Sadece adalet ve barış var, faizsiz dünyada. Ve şimdi özgürüz, borçsuz yaşıyoruz, Ve bu faizli dünyada bir daha asla kaybolmayacağız. Geri gidin dostlarınıza, başkalarına anlatın, O borçsuz ve faizsiz dünyaya, adı No...

İlim ve Hikmet Arasında: Suizandan Uzaklaşmak

  Ey kalbinde ilme yer vermiş olan kişi… Bil ki, ilim hikmetle yoğrulmadıkça insanı yüceltmez, sadece yorar. Lakin hikmet, kalbin selim olmasıyla doğar. Kalbi bulandıran şeylerin başında ise suizan gelir. Zira kötü zan, sahibini yanıltır; onu hem hakikatten hem de kardeşinden uzaklaştırır. Bilmediğin bir niyetin hükmünü vermek, karanlıkta yön aramak gibidir. Dilin susturduğuna sevinme; zira asıl susturulan belki de senin vicdanındır. Bir kimse, daha karşısındaki ne söyleyeceğini bilmeden “ben onu ilimle yendim” diyorsa, orada ilimden çok nefis konuşmuş demektir. Zira hakiki ilim sahibine tevazu verir. O bilginin sahibi bilir ki, her sözün bir bağlamı, her insanın bir hikmeti, her suskunluğun bir anlamı vardır. Karşındakine söz hakkı tanımadan, onun kalbine set çekerek zafer kazanılmaz. Bu, bir galibiyet değil, bir gaflettir. Zan, şeytanın kalbe üflediği ilk vesvesedir. O vesveseye kulak verip karar kılmak, gönül aynasını karartır. Ve unutma ki, zannın en tehlikelisi, iyi niyetli gi...

Buluta Dönüşen Nefesler: Huzurun ve Kalbin Öğretisi

  O, kalabalıklardan uzak duran, sessizliği kelimelere tercih eden biriydi. Konuştuğunda sesi yankı yapmazdı, kalbe dokunurdu. Her sözü, dinleyen kişinin içine bir damla gibi düşerdi; suya düşen damlanın halkaları gibi yayılırdı ardından. Bakışlarıyla yargılamazdı kimseyi, çünkü gözleri dışarıyı değil, içini görürdü insanın. Onunla karşılaşmak bir an meselesiydi ama etkisi bir ömür sürerdi. Sessizliğinde büyük bir sır taşırdı. Bir yere ait değildi, bir zamanda sabitlenemezdi. Nereye gitse, orada zaman yavaşlar, hava hafifleşir, yürek ferahlardı. İnsanlar onun yanında konuşmak yerine düşünmeye başlardı; çünkü onun varlığı, insanın kendisiyle yüzleşmesini sağlardı. Sorduğun zaman uzun uzun açıklamazdı. Bazen bir bakış, bazen bir kelime yeterdi. Öğütleri yumuşaktı, sertliği eritir, kırıkları sarardı. Kalbe ulaşırdı, akla değil. "Kalbini temizle" derdi, "çünkü orası misafirin olacak olanın evidir." Dünyaya dair arzularını değil, o arzuların ötesindeki sükûnu işaret eder...