Zulme Sessiz Kalma: Mazluma Merhamet, Zalime İrşat

 



Böylesine ağır ve kalp kırıcı bir olayın ardından, toplumun vicdanı sarsılmışken, bir hak dostu, adaleti ve merhameti temsil eden bir önder o olayın yaşandığı yere gitseydi; önce mazlumu ziyaret eder, sonra da zalimlerin kapısını çalardı. Çünkü onun adaleti, sadece cezalandırmak değil, aynı zamanda ıslah etmek ve kalpleri iyiliğe yönlendirmek üzerine kuruluydu.


Çoban Nail Yener’e Verilecek Öğüt ve Teselli:

Sessizce yaklaşırdı yaralı yüreğe. Önce diz çökerek göz hizasında durur, yüzüne acıyla değil, umutla bakardı. Eliyle omzuna dokunur, gözlerinin içine derin bir şefkatle bakarak şöyle derdi:

“Sen mazlumsun. Yalnız değilsin. Sana yapılan, sadece senin bedenine değil, insanlığın onuruna vurulmuş bir darbedir. Ama sabret, çünkü Allah sabredenlerin yanındadır. Kalbin kırıldı, haysiyetin ayaklar altına alındı, ama unutma: Zulüm edenler kazanmaz, mazlumun duası boş yere semaya çıkmaz.

Sen onlara içki almadığın için dövüldün. Bu, bir erdemdi. Haram olanı reddettin, doğruyu savundun. Bu dünyada insanlar, bazen doğruya düşman olur. Ama senin doğruluğun, onların zulmünden daha yücedir.

Yüreğini kinle değil, sabırla doldur. Çünkü sen affettiğin kadar yücelirsin. Lakin affetmek, adaleti unutturmasın. Bu yaşananlar, bir gün adaletin terazisinde tartılacak. Bu acı, seni eğip bükmesin, seni daha sağlam kılsın. İnsanlık onurunun en yüksek yerinde duruyorsun, yeter ki oradan aşağı bakma.

Ve bil ki, bu topraklar senin gibi mazlumlarla yeniden dirilecek. Bu halk senin duruşunu unutmayacak. Sen sadece bir çoban değil, bir vakarın ve vakar sahibi bir adamın simgesisin artık.”


Zulmeden Melek G. ve Seçil G.’ye Verilecek Öğüt:

Sonra onların karşısına geçerdi. Ne bağırarak ne de aşağılayarak konuşurdu. Sessiz ama sarsıcı bir sesle, gözlerine bakarak, hem vicdanlarını harekete geçirecek hem de kalplerine dokunacak şekilde şöyle söylerdi:

“Siz, kendinize bahşedilen gençlik enerjisini, nefsinize hizmet için kullandınız. Ellerinizi bir mazluma kaldırdınız. Bir adamı döverken güldünüz, eğlendiniz. Onun kanını izlerken şarkılar söylediniz. Kamerayı açtınız; ama kalbinizi kapattınız.

Ama hâlâ dönüş kapısı açık. İnsan, en büyük hataları işleyebilir, ama tövbe ederse Rabbinin merhameti sonsuzdur. Önemli olan, o kanı temizlemek değil, o kanı döktüğünüz anı kalbinizden söküp atmak. Siz bir bedene değil, bir onura vurdunuz. Bu yüzden ilk özrünüz, çobana değil, kendi vicdanınıza olmalı.

Kendinize şunu sorun: ‘Ne zaman insanlığımı kaybettim?’ İşte o cevabı bulduğunuz gün, yeniden insan olursunuz.

Ve unutmayın: Merhametsizce vurduğunuz her sopa, aslında sizi küçülttü. Her gülüşünüz, insanlığın yüzünde bir yaraydı. Ama şimdi susun… Sadece düşünün. Gözlerinizi değil, kalbinizi açın.

Eğer bu dünyada gerçekten bir af diliyorsanız, özür sadece kelimeyle değil, eylemle olur. Bir gün bu çobanın ellerinden su içecek kadar alçalabilir misiniz? O zaman affa layık olursunuz.

Gençliğinizi doğruya, iyiliğe, şefkate yönlendirin. Çünkü gençliğiniz sadece bir zaman değil, bir fırsattır. Eğer o fırsatı nefsinize değil, vicdanınıza vermezseniz, bir ömür boyu o sopanın sesi kulağınızdan gitmez.”


Genel Tavrı ve Sessiz Çağrısı:

O, çobanın alnına bir dua bırakırdı belki. Ve genç kızlara, gözlerinin içine bakarak, “Hâlâ geç değil, insanlık pişmanlıkla başlar” derdi. Yüzünü gökyüzüne çevirir, sonra da halkına dönerdi:

“Ey insanlar! Bu olay, sadece iki kişiyle bir çoban arasında geçen bir mesele değildir. Bu, bir toplumun vicdan aynasıdır. Eğer biz hâlâ susuyorsak, sadece izliyorsak, unutmayın: Sessiz kalan da zalim kadar sorumludur.”

Çekerdi sonra sessizce kenara. Ne alkış beklerdi ne de övgü. Sadece insanların kalplerinde bir sızı bırakmak isterdi. Çünkü gerçek adalet, kalpte başlar. Ve onun en büyük derdi, kalpleri yeniden uyandırmaktı.


İşte böyle öğüt verirdi. Çünkü onun gayesi sadece suçluyu cezalandırmak değil, ruhları kurtarmaktı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hakkın Yolunda Birlik

Kişiliğim

Müslüman Bilge Lider'in Sözleri..