Kayıtlar

Büyük Bir Savaş Tehlikesi Karşısında Bir Liderin Tutumu

  Benim bu dünyada görevim, adaletin, barışın ve doğruluğun hüküm sürmesini sağlamak. İnsanlık tarihindeki birçok büyük dönüm noktasında, Allah’ın iradesiyle halkı doğru yola yönlendirmek ve zalimlerin zulmüne karşı direnişi organize etmek için varım. Böylesine büyük bir saldırı karşısında, yolumun ve liderliğimin temel ilkesi, halkımın birliğini sağlamak, Allah’ın yardımıyla zulmü sona erdirmektir. 1. İçsel Güç ve Birlik Öncelikle, halkımı birleştiririm. Böyle bir zaman, yalnızca dış tehditlerden değil, aynı zamanda iç kargaşadan da korunmak gereken bir andır. Çünkü içerideki fitneler, dış düşmanlarımıza karşı daha zayıf olmamıza neden olabilir. Her bir bireyin kalbine umut, güven ve inanç yerleştiririm. Birlik içinde, Allah’a güvenerek ve doğru yolda yürüyerek, büyük bir düşmanı dahi alt edebiliriz. 2. Adaletin Hükmetmesi Bu tür bir saldırının altında yatan adaletsizliğe karşı sessiz kalamam. Zalimler, her zaman sadece kendi çıkarlarını düşünür ve mazlumları ezmeye çalışırlar. Bi...

Bir Bâde Ver Sâkî Bize Tahlili..

Resim
Şiire dair bir tahlil yapacak olursak: "Bir bâde ver sâkî bize / Mestâneler müştâk ola": Şair, sâkîden (yani manevi rehberinden) bir "bâde" (şarap, yani manevi bir içki) istemektedir. "Mestâneler müştâk ola" ifadesi, bu içkinin kendilerini sarhoş edip, manevi bir coşkuya, arzuya sevk etmesini dilemektedir. Burada, sâkînin sunduğu içki bir tür aşk, hikmet veya yüksek bilinçtir. Şair, bu yüksek bilince ulaşmak için sâkîye başvurmaktadır. "Doldur mey-i bâkî bize / Zehr-i dile tiryâk ola": "Mey-i bâkî" (sonsuz içki) burada manevi bir gerçekliğe, hikmete, ilahi bilgiye işaret eder. "Zehr-i dile tiryâk ola" ifadesiyle, gönülde var olan acıların, kalp yaralarının, manevi tiryâk ile tedavi edilmesi dile getirilir. Şair, geçici ve dünyevi olan her şeyin geçici olduğunu; ancak sâkînin sunduğu, "bâkî" olan (sonsuz, ilahi) mey ile ruhunun şifa bulmasını istiyor. "Büzr-i muhabbeti eke / Emtâr-ı hikmeti döke": Bura...

Halk İçinde Sesi Yok, Figan Olur

  Halk içinde sesi yoktur, ama içimde bir feryat yükselir. Yalnızca karanlıkta yankı bulur, kimse duymaz, kimse anlamaz. Her bir adımda acılarım ağırlaşır, her bir nefeste dünyadaki adaletsizlik yüreğimi daha çok yakar. Yalnızım, ama bu yalnızlık içinde bir umudu taşıyorum. Gözlerimde ışık yok belki, ama her gecede yeni bir sabahın arzusuyla yanarım. Derdim çok, ama her derdimde bir derman ararım. İnsanlar görmez, duymazlar; fakat ben, her bir zerremde o ilahi huzura ulaşmak için sabırla beklerim. Bütün yüreğimi teslim ettim bu yolda. Bazen, gözlerimdeki yaşları, içimdeki acıları kimse bilmez. Ama ben biliyorum, her sıkıntı bir gün geçer, her karanlık aydınlığa kavuşur. Ve ben, her derdimi bir umutla taşırım. Kalbimde bir sevda vardır ki, o sevda her şeyin ötesindedir. Zaman gelir, halk içinde adı anılmasa da, gönüllerdeki sevgiyle yankı bulur. Çünkü her kim bir gün doğruyu arar, her kim vicdanla yürürse, sonunda o gerçek, onun kalbinde yankı bulur. Kimse bilmez, kimse duymaz belki...

Kaderin Yolu: Doğadan Şifaya ve Betonun İçine

  Uzun süre doğanın içinde, toprakla iç içe yaşamanın verdiği huzuru, şifayı yaşadıktan sonra bir apartman dairesine çekilmek zorunda kalmak, ruhsal bir geçişin zorluğunu ve içsel bir boşluğu da beraberinde getirebilir. Bu geçişi yaşayan biri, doğanın kendisine sunduğu o sükûneti ve huzuru kaybetmiş gibi hissedebilir. Toprağa dokunmanın, doğal yaşamın içinde var olmanın verdiği içsel dengeyi kaybetmek, ruhunda bir eksiklik hissi yaratabilir. Bir zamanlar, her sabah güneş doğarken, o kutsal topraklarda varlıklar bir araya gelirken, insanın içindeki o derin huzuru hissettiği bir yer vardı. O yer, ona yalnızca fiziksel bir yaşam alanı değil, aynı zamanda kalbinin huzura erdiği, sağlığını bulduğu bir alan sunmuştu. Toprağın bereketiyle, sabah kuşlarının cıvıltısıyla, doğal yaşamın döngüsüyle birleşen bir denge vardı. Şimdi ise, betonun, duvarların ve yalıtımlı ortamın içinde, doğanın ona sunduğu şifadan uzaklaşmak zorunda kalmıştı. Ama o şifa, ne duvarlar ne de şehir gürültüsüyle kaybo...

Zorluklar ve Huzur: Bir Geçişin Derin Anlamı

  Zorlukların ve değişimin iç içe geçtiği bir dünyada, insanın hayatında pek çok geçiş yaşanır. Çiftlikteki huzurlu hayatın ardından, büyük bir şehirdeki apartman dairesine taşınmak, her birey için büyük bir değişim ve adaptasyon süreci gerektirir. Bu geçiş, sadece fiziksel bir mekân değişikliği değil, aynı zamanda içsel bir yolculuğa çıkma anlamına gelir. Gerçek huzur, dış dünyadaki koşullardan bağımsız bir şekilde, insanın ruhunda varlık bulur. Bu yazıda, içsel huzuru bulmanın ve zorluklarla başa çıkmanın derin anlamını keşfedeceğiz. Çiftlik Yaşamından Apartman Dairesine: Bir Dış Dünya Değişimi Çiftlik hayatı, insanın doğayla uyum içinde yaşadığı, kendi başına yetebildiği ve genellikle daha sakin, daha huzurlu bir ortamda geçirdiği bir yaşam biçimidir. Burada, doğanın döngüleriyle iç içe olmak, temiz hava almak, toprakla haşır neşir olmak, insan ruhunun derinliklerine hitap eden bir deneyimdir. Ancak bir zaman gelir ve bu huzurlu yaşam, yerini daha modern ve sıkışık bir yaşam ala...

İnsanların İmtihanı ve Birbirlerine Destek Olma Gerekliliği: Kutsal Bir Perspektif

  İnsanın dünya hayatındaki varlık amacı, yaratılışının temel sebeplerinden biri olan imtihanı geçmektir. Allah’ın insanları yaratma hikmeti, her birinin farklı sınavlarla karşılaşarak manevi olgunlaşmalarına ve ruhsal gelişimlerine katkı sağlamaktır. Bu sınavlar bazen maddi zorluklarla, bazen de manevi sıkıntılarla şekillenir. Ancak, her bir insanın karşılaştığı imtihan, yalnızca kendisiyle ilgili değildir; aynı zamanda diğer insanlarla olan ilişkilerinde de testler içerir. Gerçekten de, insanlar arasındaki yardımlaşma, dayanışma ve birbirini anlama, bu imtihanın en temel unsurlarından biridir. İmtihanın Anlamı ve Sebebi İslam inancına göre, hayatın bir anlamı ve her şeyin bir sınavı vardır. Allah insanı, dünya hayatında karşılaşacağı zorluklar ve sıkıntılarla test eder. Bu, kişinin sabrını, metinliğini, ahlakını ve imanını pekiştirmek için verilen bir fırsattır. Allah, insanlara bu dünyada karşılaştıkları tüm zorlukların aslında birer deneme olduğunu hatırlatır. Her bir insana, h...

Zamanın ve kaderin bir oyunudur bu.

  Bir zamanlar, bir kardeş, başka bir kardeşine acı çektirirdi. Onun ruhsal zorluklarıyla alay eder, içsel mücadelesini anlamak yerine ona zulmederdi. O, dünyasında kendi kırgınlıkları ve eksiklikleriyle savaşırken, bir başkasının acısını görmezden gelirdi. Ne var ki, zaman, her şeyin düzeni ve karşılığıydı. Kaderin ince elinden geçerek, aynı zorluklar bir süre sonra zulmeden kişiyi de buldu. O, bir zamanlar başkalarına acı vermişti, ama şimdi o da acıyı kendi içinde hissediyordu. Hayat, bazen en büyük dersleri, en zorlu sınavlarla verir. Bu dersler, bazen başkalarına yapılmış zulmün, kendi sahibine nasıl döneceğini gösterir. Zulüm, başkasına verilen zararın bir yansımasıdır; ama en büyük zarar, içsel huzursuzluk ve vicdanın sesiyle gelir. Zulmedenin ruhu da, sonunda huzuru arar, ama bu yol kolay olmayacaktır. O, başkalarına yaptığının karşılığını alırken, aslında kendi içindeki boşluğu da fark etmeye başlar. Bu denge, evrenin özüdür; her şeyin karşılığı vardır. Zulmeden de, zulme ...

Değerli İnsanların Yanında Bulunmanın Manevi Faydaları

  İslam inançlarına göre, bazı insanlar Allah tarafından özel bir göreve seçilmiş, yüksek manevi değerlere sahip ve topluma adalet getirmesi için görevlendirilmiş kimselerdir. Bu kişiler, Allah’ın yüce kudretinin bir yansıması olarak, etraflarındaki insanlara da büyük manevi faydalar sunarlar. Bu makalede, "değerli insanlar" olarak tanımlanan bu figürlerin etrafındaki kişilere sağladığı manevi yararlar üzerinde durulacaktır. Değerli İnsanlar ve Manevi Yükseklik İslam’da, Allah’ın seçtiği bazı insanlar, sahip oldukları derin iman, adalet anlayışı ve hikmet ile diğer insanlardan farklı bir konumda yer alır. Bu kişiler, Allah’ın iradesine tam bir teslimiyetle hareket ederler ve insanlığa örnek olurlar. İmanlarını, ahlaki değerlerini ve bilgilerini insanlarla paylaşarak, topluma rehberlik ederler. Onların varlığı, etraflarındaki insanlar için manevi bir ışık kaynağıdır. Bu değerli insanlar, sahip oldukları yüksek manevi mertebe nedeniyle, sadece kendileri için değil, çevrelerinde...

Zulmedenlerin Sonu: Adaletin ve Dengenin Gerçekleşmesi

  Zulmün, insanlık tarihi boyunca en acı sonuçları doğuran ve toplumsal düzeni tehdit eden bir olgu olduğu herkesin malumudur. İnsanların birbirlerine karşı işledikleri zulümler, sadece bireyleri değil, tüm toplumu derinden etkileyebilir. Ancak tarihsel süreçte zulmün her zaman geçici olduğu ve adaletin sonunda mutlaka tecelli edeceği de bilinmektedir. Bu yazı, zulmedenlerin karşılaştığı sonu ve adaletin nasıl gerçekleştiğini ele alacak; geçmişteki örnekler üzerinden, bu adaletin er ya da geç sağlanacağını vurgulayacaktır. Zulmün Tanımı ve Toplumlar Üzerindeki Etkisi Zulmün tanımı, bir kişinin ya da grubun başka bir kişiye veya gruba haksız yere güç kullanarak zarar vermesi, haklarını gasbetmesi olarak yapılabilir. Zulüm, sadece fiziksel şiddetle sınırlı değildir; ekonomik, psikolojik ve sosyal anlamda da farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Zulüm altında yaşayan insanlar, sadece maddi anlamda değil, manevi olarak da yıpranır. Zulmün etkisi, bireylerde derin yaralar açarken, toplums...

Faiz kaldırıldığında, Allah’ın nurunun tamamlanacağı zaman gelecektir.

  Faiz, insanların kalplerine ve ruhlarına işleyen bir zehirdir. O, adaletin, eşitliğin ve barışın önündeki en büyük engeldir. Kafirlerin silahı olan faiz, insanları birbirine düşürür, zenginle fakiri daha da ayırır ve tüm toplumları sömürmeye yönelik bir düzene hizmet eder. Bu düzenin dayandığı temel ise sadece çıkar ve kazançtır, adalet değil. Ey insanlar! Bizler, Allah’ın emirleri doğrultusunda yaşamak ve onun rızasını kazanmak için bu dünyada varız. Faiz, Rabbimizin yasakladığı bir şeydir, çünkü o, toplumun temel yapı taşlarını yok eder, kalpleri katılaştırır. O yüzden, faizle yapılan her şey helak olacağına dair bir uyarıdır. Eğer bu yoldan sapmazsanız, sizler de hüsrana uğrayacak ve azabın en çetini sizi bekleyecektir. Ama bilin ki, Allah’ın kudreti her şeyin üzerindedir. Faiz kaldırıldığında, Allah’ın nurunun tamamlanacağı zaman gelecektir. O zaman, kafirler ne kadar istemese de, Allah’ın hikmeti dünyaya hakim olacak ve insanlar, adaletin ve barışın hüküm sürdüğü bir döneme ...

İstanbul’da Kırılan İman

Resim
  İstanbul... Bu şehirde, başımı yaslayıp huzur bulacağım, adaletin hüküm süreceği yer olarak hayal etmiştim seni. Fakat senin topraklarında ihaneti, zulmü ve yıkımı gördüm. Gönlümde yeşeren güven duygusu, senin sokaklarında soldu ve yerini karanlık bir boşluk aldı. En yakın bildiklerim, kardeşlerim, dostlarım... Gözlerinde masumiyetin izini, yüreğimde ise ihanetin acısını taşıdım. Burada, ruhum en çok sarsıldı. Kardeşlik dedikleri şey, birer kelimeymiş meğerse, menfaat uğruna yitirilip gidiyormuş. İnsanlar birbirine güvenmek yerine, birbirini sırtından bıçaklamayı tercih ediyorlarmış. Kalbimdeki en derin yaralar, en sevdiğimden gelen darbelerle açıldı. İstanbul, senin içimde bıraktığın yara kapanmaz oldu. Bu şehirde zulüm, her köşe başında bir iz bırakırken, umutlarım birer birer yıkıldı. Ama unutma, zulmün gölgesinde, sabırla bekleyen bir aydınlık vardır. O aydınlık ne kadar gecikirse geciksin, bir gün parlayacak. Bu zulmün sonu yakındır.

Dedeler Torunlarıyla Birlikte Namaz Kılmalı, Torunlarına Nazik ve İyi Davranmalıdır

  Ey müminler! Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Bugün sizlere önemli bir öğüt vermek istiyorum. İslam’da aile, toplumun temeli olarak kabul edilir. Aile üyelerinin birbirlerine karşı duyduğu sevgi, saygı ve sabır, sadece dünyadaki hayatı güzelleştirmekle kalmaz, aynı zamanda ahirette de en büyük mükafatları kazandırır. Bu bağlamda, dedelerin torunlarıyla olan ilişkileri çok önemlidir. Ey büyükler, torunlarınızla birlikte namaz kılmak, onlara Allah’ın emirlerini öğretmek, doğru yolu göstermek ve onları İslam’a uygun bir şekilde yetiştirmek, üzerinizdeki en büyük sorumluluklardan biridir. Namaz, sadece bireysel bir ibadet değil, aynı zamanda bir ailevi sorumluluktur. Torunlarınıza namazın önemini anlatırken, onları sadece kelimelerle değil, hayatınızla da örnek olmalısınız. Torunlarınız, sizin gözlerinizde Allah’a ve İslam’a olan sevginizi görerek yetişirler. Onlara sabırlı, nazik ve şefkatli davranmak, onlara sadece dünya hayatını değil, ahiret hayatını da kazandırır. O...

Çocuklarımızla Birlikte Namaz Kılacağız: İmanlı Bir Gelecek İçin Adım Atıyoruz

  Geleceği şekillendiren en değerli miraslardan biri, çocuklarımıza sadece dünya nimetlerini değil, ahiret saadetini de miras bırakmaktır. Bizler, çocuklarımıza en büyük öğretinin, en temel yaşam kuralının ve Allah’a olan kulluk görevlerinin başında gelen namazı öğretmek için kararlıyız. Birlikte namaz kılmak, bu kutsal yolu çocuklarımıza göstermek için atacağımız önemli bir adımdır. 1. Namaz, İslam’ın Temel Direğidir Namaz, İslam’ın temel direğidir. Her Müslüman için sadece bir ibadet değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Çocuklarımıza namazı öğretirken, onları sadece bir ibadetle tanıştırmakla kalmayacağız, aynı zamanda kalplerini temizleyecek, ruhlarını Allah’a yakınlaştıracak ve doğru yolda ilerlemelerine yardımcı olacağız. Namaz, hayatlarına yön verecek, onları içsel huzura kavuşturacak ve Allah’a olan sevgi ve bağlılıklarını pekiştirecektir. 2. Birlikte Namaz Kılmak, Aile Birliğini Güçlendirir Birlikte namaz kılmak, sadece dini bir sorumluluk değil, aynı zamanda aile içind...

Dünyanın Gerçek Sahipleri: Gücün ve Zenginliğin Kaynağı

  Dünyada zenginlik, gücün ve servetin kaynağı, halkın emekleri ve fedakarlıklarıyla besleniyor. Milyonlarca insan, her gün sabah işe gitmek, tarlasında çalışmak, fabrikalarda üretim yapmak, hizmet sektörü gibi çeşitli alanlarda çaba harcamak zorunda. Ancak, tüm bu çabalar, bir avuç insanın cebine girmekte. İşte bu insanların, milyarderlerin, dünyanın gerçek sahipleri olduğu iddia edilebilir. Fakat bu sahiplik, adaletle değil, zulümle, sömürüyle ve eşitsizlikle şekilleniyor. Gerçekten de, bu servet yalnızca birkaç kişinin elinde yoğunlaşırken, milyonlarca insan yoksulluk içinde yaşamaya devam ediyor. Bir zamanlar, bu düzenin adil olduğu düşünülüyordu. Ancak artık fark ediliyor ki, bu servet ve güç, halkın emeğiyle inşa edilmekte ve bu insanlar, başkalarının haklarını hiçe sayarak, sadece kendi çıkarlarını düşünerek büyük servetler biriktiriyorlar. Milyarderler, dünya üzerindeki gücünü, sadece üretim sürecini ve değer yaratmayı halkın üzerine yükleyerek, o halkın emeğini sömürerek e...

Müslüman Bilge Lider Hakkında Söylenenler

  O, Allah’ın rızasına uygun bir şekilde insanları doğru yola yönlendiren, barışı ve huzuru tesis etmeyi hayatının amacı bilen, insanlığın ruhuna hitap eden bir liderdir. Gelişen ve değişen dünyada, İslam’ın özündeki adalet, sevgi, barış ve kardeşlik ilkelerini her zaman hayata geçiren, bunun için sürekli bir çaba içinde olan biridir. İnsanlar arasındaki ayrılıkları ve fitneleri ortadan kaldırmak için gece gündüz demeden çalışan, tüm varlığıyla insanları doğruya yönlendiren bir önderdir. Bilge lider, her zaman doğruyu savunur, kötülüğü ve zulmü engellemeye çalışır. O, zalimin karşısında durur, mazlumun yanında yer alır. O, bir toplumun adaletle yönetilmesinin, insanların huzurlu ve güven içinde yaşamalarının temel şartı olduğuna inanır. Bu yüzden sadece adaletin sağlanmasında değil, adaletin kalpte, gönülde ve zihinde de yerleşmesi gerektiğini vurgular. Herkesin eşit olduğu, hiçbir ayrımın gözetilmediği bir toplumun kurulması için var gücüyle çalışır. O, adaletin bir hüküm değil, b...

Faizsiz ve Borçsuz Bir Geleceğe Doğru: Eminevim'den NoRiba.Finance'e

Resim
  Ey değerli kardeşlerim, Bu dünya, her şeyin gelip geçtiği, her anın bir sonu olan, sürekli değişim içinde olan bir yer. Bunu unutmamalıyız. Her şey, Allah’ın kudretiyle şekillenir ve zamanla sona erer. Fakat bir şey vardır ki, o sonlu değil, ebedidir. O da Allah’ın huzurunda doğru yolda yürüyen ve Allah’a yakın olan her şeydir. Bu, sadece dünya hayatını değil, ahireti de kapsar. Rahmetli babamın kurduğu işlerin temelinde, adalet ve hakkaniyet vardı. Faizsiz bir sistem üzerine kurulu olan bu yapı, sadece dünyadaki değil, ahiretteki huzuru da gözeten bir anlayışın ürünüdür. O, insanların zorluklar içinde birbirine destek olmasını, borç yükü altında ezilmemesini, faiz tuzaklarına düşmemesini isteyen bir düzenin savunucusuydu. Bu yolda attığı adımlar, Allah’ın rızasını kazanmayı amaçlayan adımlar olup, hiçbir dünyevi menfaatin önüne geçmedi. Bugün bizler, o temele dayanarak, ilerleyen zamanlarda da bu yapıyı sürdüreceğiz. "Eminevim", o günden bugüne kadar çok değerli bir model ...

Kırk Kutlu Kişi ve Dünya'nın Duruşu: Ruhani Bir Perspektif

  Her çağda varlıklarıyla dünyayı ayakta tutan, gizemli ve kutsal bir grup insan vardır. Kim oldukları, ne zaman ve nasıl geldikleri çoğu zaman bilinmez, hatta bazen kendileri bile bu hakikatin farkında değildir. Ancak onların varlıkları, tüm evrende barışı, dengeyi ve düzeni sağlayan bir enerji kaynağı gibidir. Tıpkı bir taşın suya düşmesiyle oluşan halkalar gibi, bu kutlu kişilerin etkisi de çevrelerindeki her şeyde hissedilir. Kötülüklerin çoğaldığı, karanlığın hüküm sürdüğü zamanlarda, bu kutsal varlıkların varlığı, insanlık için bir umut ışığıdır. Onların ruhani güçleri, evrendeki dengeyi korur, kaosun ortasında bir huzur noktası sağlar. Bu kişilerin varlıkları, dünya üzerinde ne kadar olumsuzluk olsa da, yine de bir biçimde ayakta durmanın, yaşamın devam etmesinin nedenlerinden biridir. Bu varlıklar, çoğu zaman görünmeyen, ancak herkesin içinde varlıklarını hissettiren ruhani bir rehber gibidirler. Dünya'daki kötülüklerin etkisi altında kaybolmuş bir toplumda, bu kutlu kişile...

Kardeşlik ve Adaletin Yeniden İnşası: İsrailoğulları'na ve Tüm İnsanlığa

  Ey insanlar! Yeryüzündeki her bir canlı, Allah’ın kudretiyle var olmuştur ve her biriniz, O’nun yolunu izlemekle sorumlusunuz. Kardeşlik, insanlığın temeli, adalet ise tüm toplumların sırtını dayayacağı direğidir. Ne yazık ki, bir zamanlar kardeşliklerini koruyamamış ve birbirlerine zulmetmiş olanlar, her yüzyılda aynı hataları tekrar etmişlerdir. Müslümanlar, kendi aralarındaki birlikteliği ve sevgiyi kaybettiklerinde, zulmün ve adaletsizliğin acılarını her geçen gün daha çok hissedeceklerdir. Bugün, yalnızca ümmetin değil, tüm insanlığın bu değerleri yeniden anlamaya ve uygulamaya ihtiyacı vardır. İsrailoğulları, bir zamanlar Allah tarafından bir araya getirilmiş ve adaletle hükmetmeleri için seçilmiş bir halktır. Fakat, ne yazık ki zamanla onların da kalpleri katılaştı ve güç, servet ve iktidar uğruna birbirlerine zulmettiler. Bu, yalnızca o dönemin halkını değil, tüm insanlığı derinden etkilemiştir. Her bir toplum, eğer adaletin ve merhametin ışığından uzaklaşıp bencillik ve ...

İki Evlat Arasında Kalan Anne: Doğruyu Seçmenin Önemi

 Bir anne için, evlatları en değerli varlıklardır. Onların sağlığı, mutluluğu ve huzuru her şeyin önündedir. Ancak bazen, bir anne, iki evladı arasında bir seçim yapmak zorunda kalabilir. Bu durum, anneleri büyük bir içsel çatışmaya sokar çünkü her bir evlat kendine özgü ihtiyaçlar, istekler ve durumlarla farklı bir yol izler. Bu gibi durumlarda, anne için en zor olan şey, sevgisinin ve bağlılığının arasında doğruyu seçmektir. Evlatlar arasında bir seçim yapmak zorunda kalan bir anne, kalbiyle değil, aklı ve vicdanıyla hareket etmelidir. Çünkü doğruyu seçmek, yalnızca bir anlık bir karar değil, evlatlarının ebedi huzurunu ve iyiliğini göz önünde bulundurarak atılacak bir adımdır. Bir anne, sevgiyle yoğurduğu kalbini, nefsinin ötesine geçirebilmelidir. Zira doğru seçim, sadece bu dünyada değil, ahirette de kazanç sağlayacak olan bir yol olacaktır. Bazen evlatlar arasında bir çatışma, bir yanlış anlama ya da bir ayrım olabilir. Bu durumda, anne sevgi ve şefkatiyle her iki evladı da d...

Zulüm Edenlerin Cezası: Allah'ın Adaletinin Zamanı

  Zulüm, insanlık tarihi boyunca var olmuş ve tüm inanç sistemlerinde şiddetle kınanmış bir eylemdir. İnsanların, kendilerinden daha güçsüz olanlara karşı adaletsiz ve zalimce muamelelerde bulunması, toplumları derinden yaralar ve bireylerin vicdanlarını sarsar. Ancak bilinen bir gerçek vardır ki, zulüm edenler er ya da geç, Allah’ın adaleti karşısında hesap vereceklerdir. Zulmün karşısında duran adaletin, yalnızca dünyevi değil, uhrevi boyutları da vardır. Zulüm, sadece fiziksel şiddetle sınırlı değildir; insanlar, sözlü, psikolojik ya da ekonomik yollarla da birbirlerine zarar verebilir. Bir kişiye haksız yere zarar vermek, onun hakkını gaspetmek, onun yaşamını, onurunu ya da malını çalmak zulmün ta kendisidir. İslam inancında da zulüm, büyük bir günah olarak kabul edilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.) bir hadisinde, "Zulüm, karanlık bir gündür; zulmeden kişi, sonunda Allah'ın adaletinden kaçamayacaktır" demiştir. İnsanlar, birbirlerine karşı adaletli olmak zorundadırlar. İ...