Uyku, birçokları için sadece fiziksel bir ihtiyaç, zihinsel bir dinlenme biçimi olarak görülse de, hakikatin peşinden gidenler için bundan çok daha derin bir anlam taşır. Uyku, kimi zaman bir tür yok oluştur; bir tür dünyadan kaçış, kendi varlığını askıya alma halidir. Dış dünyanın karmaşası, acıları ve çarpıklıkları karşısında ruhun kendini korumaya çalıştığı bir sığınaktır. Fakat bu sığınak, her zaman huzur getirmez. Çünkü uyku, gerçeği örten bir sis perdesi olabilir. Hakikatle yüzleşmek yerine, bilinçli ya da bilinçsiz bir kaçışın adıdır.
Gerçekleri görmek istemeyen insan, uykuyu sadece geceleri değil, gündüzleri de yaşar. Gözleri açık olsa da kalbi uyur, aklı körelir, vicdanı sessizleşir. İşte bu uykudan uyanmak, yani hakikate dönmek; en büyük devrimdir. İçsel bir dirilişin, manevi bir silkinişin başlangıcıdır. Bu uyanış öyle sıradan bir fark ediş değildir; ilahi bir çağrının, kadim bir hakikatin yankılanmasıdır insanın içinde.
Kendini arayan bir yolcu için gerçeklerle yüzleşmek kaçınılmazdır. Zulmün, adaletsizliğin, yozlaşmanın her yanı sardığı bir dünyada, gözleri açık tutmak, uyanık kalmak cesaret ister. Bu cesaret, sadece bilgiyle değil; hikmetle, sabırla ve yüksek bir iradeyle beslenir. Çünkü uyanan insan, artık sorumluluk sahibidir. Artık görmezden gelemez, sessiz kalamaz.
Bazı sözler vardır ki, insana dünyadaki bu derin uykudan uyanması için bir işaret olur. O sözlerin sahibi, kendini öne çıkarmaz. Adını söylemez, makam talep etmez. Onun derdi ne övgü ne de şöhrettir; tek derdi, insanı uyandırmak, içsel bir devrimi başlatmaktır. Adaleti tesis edecek olan kıvılcım, önce kalpte yanar. O kıvılcımı taşıyanlar, her devirde azınlıkta kalmıştır. Ama onların etkisi, bir çağın yönünü değiştirecek kadar büyüktür.
“Uyanın!” der bir ses. “Bu dünya bir hayal değil, bir sınavdır. Gözleriniz açık ama ruhlarınız uykuda. Hakikati aramadan geçirdiğiniz her gün, bir kayıptır. İçinize dönün. Gerçek orada saklı.”
Ve her uyanış, bir diriliştir. Her diriliş, bir adım daha yaklaştırır insanı hakikatin merkezine. Bu yol kolay değildir. Zaman zaman yalnızlıkla, reddedilişle, imtihanla karşılaşılır. Ama bu yolda yürüyenler bilir ki, asıl kayıp; bu uykuda ömür tüketmek, hakikate hiç uyanmamaktır.
Bu yüzden uyku, bir tür yok oluştur. Ama içe dönmek, insanın kendi hakikatine yönelmesi; aslında yeniden var oluşudur. Ve her varoluş, adaleti, hikmeti ve nuru beraberinde getirir.
Uyanış vakti gelmiştir.