Tesettür, Hakikat ve Sorumluluğumuz: Gerçekten Allah’a İnanmak Ne Demektir?

Allah’a inanmak; sadece sözle “inanıyorum” demekle biten bir mesele değildir. Allah’a inanmak, O’nun koyduğu sınırları kabul etmek, emirlerini hayatımıza taşımak ve yasaklarından sakınmakla mümkündür. Bu sadece bir kalp meselesi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimidir. Tesettür meselesi de bu yaşam biçiminin en açık göstergelerinden biridir.

Tesettür, Allah’ın Emridir

Tesettür, herhangi bir tarikatın, bir şeyhin, bir cemaatin veya toplumun belirlediği keyfi bir kural değildir. Tesettür, doğrudan Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın emrettiği, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) uyguladığı ve ümmetine öğrettiği bir farzdır. Kadına da erkeğe de örtünme emri vardır, ancak kadınlara özel olarak sınırları daha açık bir şekilde çizilmiştir.

Nur Suresi 31. ayette şöyle buyrulmuştur:

“Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar ve ziynetlerini (süslerini), görünen kısmı müstesna, göstermesinler. Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar…”

Ahzab Suresi 59. ayette ise:

“Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: Dışarı çıkarken dış örtülerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve eziyet edilmemeleri için en uygunudur. Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

Bu apaçık emirleri yok sayarak ya da “iç güzellik önemli” gibi modern söylemlerle üstünü örtmeye çalışmak, hakikatten uzaklaşmaktır. Hakikat ehliyiz diyorsanız, Allah’ın apaçık emirlerini yaşamakla yükümlüsünüz.

Mürşid Yanlış Yönlendirirse Ne Olur?

Her mürşid doğru yol üzerinde olmayabilir. Mürşid, müridine Allah’a ulaşma yolunda rehberlik eder. Ama bu, mutlak otorite sahibi olduğu anlamına gelmez. Kur’an ve sünnete aykırı olan her söz, her yönlendirme reddedilmelidir. Mürşidiniz size tesettürü hafife almayı, hatta tamamen terk etmeyi telkin ediyorsa, siz o mürşidi değil, Allah’ın emrini dikkate almakla sorumlusunuz.

Ahirette “mürşidim böyle dedi” mazereti geçerli olmayacaktır. Çünkü her birey kendi aklıyla, kendi iradesiyle sorumludur. Allah bize Kur’an’ı göndermiştir; ölçü odur. Her şey Kur’an ve sünnetle tartılmalıdır.

Hakikat Ehlinden Beklenen

Hakikat ehli olduğunu söyleyen bir kişi, dışıyla da içiyle de Allah’a teslim olmuş kişidir. Allah’ın emirlerini kendine uygun olanı alıp uygunsuz olanı bırakmakla değil, hepsini kabul edip hayatına taşımakla olur.

Tesettür, sadece bir kumaş değil; bir duruş, bir teslimiyet, bir kul olma bilincidir. Tesettürsüzlük, sadece bir kıyafet tercihi değil; Allah’ın açık emrine karşı bir umursamazlıktır.

“Sultan hanım” ve “Zehra hanım” Örneği

Siz birini seviyorsunuz diye onun hatasını doğru gösteremezsiniz. O kişinin ismi ne olursa olsun, Allah’ın emrine muhalif yaşıyorsa, bu bir eksikliktir ve düzeltilmesi gerekir. Hakikat ehli iseniz, doğruyu alkışlamalı, yanlışı nazikçe ve hikmetle uyarmalısınız. Tesettürsüzlük, ne kadar güzel niyetlerle yapılırsa yapılsın, İslami ölçülere göre doğru değildir.

Gerçek İman Ne Zaman Başlar?

Gerçek iman, Allah’ın emirlerine karşı gönülden bir teslimiyetle başlar. Tesettür de bu teslimiyetin nişanıdır. Bir kadın “Allah’a inanıyorum ama örtünmüyorum” diyorsa, bu çelişkiyi sorgulamak zorundadır. Elbette herkesin imanı, niyeti Allah’a kalmıştır, fakat dış görünüş ve davranışlarımız da inancımızın bir yansımasıdır.

Kimseyi yargılamıyoruz. Herkesin kendini düzeltmesi için fırsatı vardır. Ancak uyarı da bir görevdir. Allah’a gerçekten inanıyorsak, hem kendimizi hem çevremizi uyarmak zorundayız.


Sonuç:

Tesettür bir tercih değil, Allah’ın emridir. Hakikat ehli olmak, Allah’ın emirlerini baş tacı etmekle mümkündür. Hiçbir mürşid, hiçbir lider, hiçbir sevdiğiniz kişi sizi Allah’ın emrine muhalefete yönlendirdiğinde buna boyun eğemezsiniz.

Herkes kendi nefsinden sorumludur. Tesettür, sadece bedenin değil, kalbin de örtüsüdür. Allah’a iman eden, O’nun emrine teslim olur. Gerçek hakikat ehli de budur.

Tesettürsüzlüğü savunmak değil, tesettürü anlamak ve yaşamak Allah’a olan saygının bir gereğidir.